YAZAR : Nazan Bekiroğlu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Timaş Yayınları
"Nasıl herkese duyurayın da sesimi diyeyim: Bu anlattığımız ben değilim, ben bu anlattığımz değilim. Yusuf‘u ben nasıl yerim? Ben Yusuf‘u nasıl yerim? Sözünün bu kısmına gelince kurt, nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü, ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha bir daha ıslandı. Ve devam etti: Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım, alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle, nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana, yeter kıyametin kopacağı güne değin gelip geçecek tüm torunlarıma. Tek muradım, bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım, bu ayıpla yaşatmasın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı, kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin, ya da adım temize çıksın."
YAZAR : Mehmet Eroğlu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Can Yayınları
Dünyanın değişmeyen yanında olmaktan, geleceği güzelleştiren rüyalar görmekten ve vazgeçmemekten mutlu, dakikalardır hasır birsandalyenin üstünde, sanki kımıldarsa her şeyi yitirecekmiş gibi soluk almadan oturuyordu. Sürgündeydi, buraya yüreğinin peşinden gelmişti. Hiçbir şey değişmemişti. Çok şey değişmişti. Bir yanında 1969, diğer yanında 1991. Eski fotoğraflar, silinmeyen hatıralar, alışkanlıklarının kozasında yaşayan yorgun erkekler ve fedakâr kadınlar, yarım kadehler... Öfkesini, korkusunu, zekâsını kusan eski arkadaşlar... Şeria Irmağı, Tunalı Hilmi, Tuz Gölü... Dinozorlar, Müslümanlar, Mülteciler, Pişmanlar, Kaybedenler... Mehmet Eroğlu, Yürek Sürgünü’nde, ilk romanlarını nihayetlendiren, bir dönem panoraması çizerek, 1989 sonrasını anlatıyor. Siyasetin sonraki yıllarda nasıl biçimleneceğine dair erken tarihli öngörülerde bulunuyor. "Bir çağ ölürken yenisinin henüz doğmadığı bir zamanda yaşıyoruz.”
YAZAR : Cemil Kavukçu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Can Yayınları
"Biz de yalnızız. Buraya gelen herkes yalnız. Ne kadar içseler de değişen bir şey olmuyor. Ama kimse bu herifin yaptığını yapmıyor. Annesinin ölümünden girdi, gemiden çıktı. Peki, annesinin öldüğü doğru muydu?” "Değildi Gero.” "Şimdi öyle diyorsun ama, baştan sen de inanmıştın.” Cemil Kavukçu’dan bir uzun öykü… Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, nereye giderse gitsin yalnızlığından kurtulamayan insanın yürek burkan portresini çiziyor. Orta yaşın üstünde, yalnız yaşayan biri, günlerden pazarsa, tüm işlerinden elini çekmiş ve aklını kurcalayan şeyin de ne olduğunu bilmiyorsa ne yapar? Feridun ve Gero, bu öykünün belki de göründüğünden daha yalnız kahramanları, Gero’nun garsonluk yaptığı meyhanede bir pazar sabahı buluşuyorlar… Ve sonra içeriye o giriyor… Okurlarımızın çok severek okuyacağı Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’de Cemil Kavukçu soruyor: Doğru adres var mıdır?
YAZAR : Şule Gürbüz KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İletişim Yayınları
"Hayatı anlayamamak kadınları anlayamadığını söyleyen adamın sözü kadar perişan bir ifade gelir bana. Be nabekâr, kadını anlayıp da ne yapacaksın, yapacağın değişecek mi? Peki hayatı ne yapacaktım? Onu anlayayım diye psikanaliz mi öğrenecektim, Jung’ları, Laing’leri okuyup şizofreni yolculuklarına mı çıkacaktım, şeyhleri ayrı, doktorları ayrı mı etekleyecektim, kendimle ilgili hem de bu dünyama ait bir söz söyleyecekler diye kulak mı kabartacaktım? Söz doğru olsa zaten kaçardım, yalan olsa bayılır tekrarını duyayım diye yapışırdım da bunun neye faydası olurdu? Zavallı Reich gibi dolaplar yapıp içine mi girseydim, o pos bıyıklı filozof gibi coşkunluk seline mi kapılsaydım, ikinci benlik, birinci benlik öndeki, arkadaki, birincinin sesi, ikincinin ayak sesi diye huzursuzluk ve yetersizlikten tuhaf ama kibirli bir dünya mı inşa etseydim, kibrimin nedenini anlatacağım diye canım mı çıksaydı, birinin ruhu az öteye kıpırdayabilsin diye elli sene gırnata mı çalsaydım, zaten öbür dünyada göreceğim cini, mekiri, meleği göreceğim diye gece üçlerde kalkıp namaza mı dursaydım, avizeler sallanıyor, başım secdeden bir saatten evvel doğrulamıyor diye sonra kime anlatsaydım, arabayla on iki saatlik yolu kendimden geçerek iki saatte almış olsam bile varacağım yere on saat evvelden gelip de ne yapsaydım?"
YAZAR : Necati Mert KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Hece Yayınları
"Zamansızlığımı seviyorum. Perdelerim hep açık. Sadeyim. Sadığım." "Adını koymamışsam da yabancım değil bu dediğin." "Neden ‘Evet!’ diyorum sana? Bundan. Kıyamet günü sen de oradaydın. Erkek benzerim gibiydin. Elinde ilk yardım çantan, yaralılara koşuyori biberin gazından, dumanından etkilenenlerle ilgileniyordun. Ne mecburiyetin vardı? O gün düştün içime ‘İşte bir zamansız daha!’ dedim."
YAZAR : Falih Rıfkı Atay KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Pozitif Yayınları
Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci, "bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre en duru Türkçe ile karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’de, Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız. Cemal Paşa’nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikâyeleri tüylerinizi ürpertecek. "Osmanlının son dönemlerini anlatan Zeytindağı isimli kitabı gençlerimiz mutlaka okusunlar.” -Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı) "Bu kitabı okumak âdeta bir borçtur ve bir vazifedir.” -Behçet Kemal Çağlar "Falih Rıfkı’nın son eseri Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hâdiselerinden birini teşkil etti. Falih Rıfkı’nın bize hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felâket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekâsı bu devir üstüne berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamayacaktık. -Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Zeytindağı’nı seve seve okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni kitabında Falih Rıfkı’nın üslûbu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve zannedersem en güzel hâline vâsıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir.” -Nurullah Ataç
YAZAR : Nezihe Meriç KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Yapı Kredi (YKY)
Doğan Kardeş Dizisi, Türk şiirine ve hikayesine yön veren önemli kalemlerin seçme eserlerini gençlerle buluşturuyor. Her biri uzmanlarca hazırlanan kitaplar, yazarları tanıtan özel metinlerle sunuluyor.KADINCA… İNSANCA…“Nezihe Meriç, sonuna kadar, kadın, özellikle de genç kız sorununu, dönemin, dönemlerin bütün değişimleri içinde ele almıştır. Elbette, erkek kişileri de vardır Nezihe Meriç’in ve ilginç olan, bunlar her zaman olumlu, hatta sosyal ve ekonomik düzeylerinin gereği maço olmaları beklenmesine karşın, aksine kadına saygılı, olumlu yaklaşan karakterlerdir. Asıl çatışmayı Mezihe Meriç, geleneğine bağlı anneler, büyükanneler, mahalleli komşu kadınlarla genç kızlar arasında kurar. Söylemeye gerek var mı, bilmem: Nezihe Meriç, kurallara, kurulu düzene hayır diyen gençlerden yana olmuştur sonuna dek.”Güven Turan
YAZAR : Mevlana Celalettini Rumi KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Ötüken
"Mesnevi, hakikate ulaşmak ve Allah'ın sırlarına agah olmak isteyenler için bir yoldur. Mesnevi, temizlenmiş kişiler için gönüllere şifadır. Hüzünleri giderir. Kur'an'ı açıkça anlamaya yardım eder. Huyları güzelleştirir. diye buyrulmaktadır. Mevlana, eserini etkili kılmak, fikirlerini, duygularını daha güzel açıklamak için bazı garip, müstesna hikayeleri örnek olarak vermekte, irfan sahibi kişileri adeta büyüleyen güzel beyitlerini, bu hikayeler arasına sıkıştırmaktadır. Birbiri içine giren bu nadir hikayeler arasında gizlenmiş bulunan Mesnevi cevherlerini, bu ilahî hikmetleri bulup çıkarmak için çok dikkatle uğraşmak, emek sarf etmek ve çok sabırlı olmak gerekmektedir. Bu emeği hakkıyla sarf edenlerin başında doksan altı yıllık ömrünü Mesnevi'ye adayan, son icazetli mesnevihan, rahmetli Şefik Can gelir. Bu eser onun Mesnevi hakkındaki çalışmalarının hasılasıdır. Mesnevi'yi dil ve mana tartışmalarından kurtarır. Mana denizinin derinlerine dalar, inciler derler; aşk bahçesinin en güzel çiçekleri arasında dolaşır, güller derer. Ondan erbabının anlayabileceği bir Hazret-i Mevlana kokusu, Mevlevilik şuası yayılır.Mesnevî'nin orijinali altı cilttir. Bu altı cilt yayınevimiz tarafından hiçbir eksiltme yapılmadan üç ciltte toplanmıştır. "Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi, yazı karakteri ve kağıt seçimi, sayfa düzenlemesi ve kapak tasarımı gibi hiçbir ayrıntı ihmal edilmeden Mesnevi'ye yakışan bir zarafet ve titizlikle hazırlanmıştır. Baskı kalitesi ve tasarım özellikleri bakımından benzerlerinin çok üzerindedir.Eserin asıl üstün yanı muhtevasıdır. Şefik Can, Mevlana ve Mesnevisi hakkında farklı dillerde yazılan kayda değer tüm kitapları okuduktan, Mesnevi tercümelerini yıllar süren bir dikkatle taradıktan sonra bu eseri kaleme almıştır. Beyitler, anlam kaybı oluşmamasına özen gösterilerek, en doğru şekilde ve güzel bir Türkçeyle ifade edilir. Eserde geçen kıssaların kaynakları belirtilir, ima edilen ve açıklanan konuların Kur'an-ı Kerim'deki ve diğer büyük kitaplardaki yeri gösterilir. Dipnotlarında yapılan açıklamalar sebebiyle aynı zamanda bir şerhtir. Bilgi hazinelerinin kapılarını aralayarak girilen odalar, o bilgileri olguya dönüştürmüş bir sarrafın ince işlemeleriyle donanmıştır.Yayınlanmasından itibaren tasavvuf kitaplarının baş sırasına yerleşmiş, ilgili ve bilgili herkesin övgüsünü kazanmış, kısa zamanda geniş bir atıf çerçevesi oluşturarak Mesnevi'ye yönelen teveccühün banisi olmuştur. Mesnevi'nin yeniden gündeme gelmesi ve sevilmeye başlaması biraz da yazar ve eseri sayesindedir.Bu kitap, gönül ehli olanlara, Allah yolunda yürüyenlere, manevi ve rühanî hayatı yaşayanlara, susup herşeye dikkat eden nûr ehline, bedende yaşadıkları halde, rühen namevcud olanlara, yırtık pırtık elbiseler içinde padişahların ta kendisi olanlara, fazilet ve hidayet nurları ile dolu olanlara ve halk arasında adsız, sansız dolaşan gerçek asilzadeler için Allah'ın bir lütfudur. Bu kitap dünya nimetlerini terk edip, Allah'ı bilmeye, onunla yaşamaya, onunla manen birlik olmaya çalışan, nefsani arzularını öldürerek, manevi murakabe hayatına kendini veren kişilere hitap eder.