YAZAR : Sait Faik Abasıyanık KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İş Bankası Kültür
"İşte karşı karşıyasın. Haydi bakalım. Söyle söyleyeceğini. De diyeceğini. Dinler de. Tatlı tatlı dinler de. Sevgiden söz aç. Ne çıkar; o seni anlarsa değil, sen onu anlarsan bir şeyler olacak. (1) Birdenbire bulunduğumuz odanın kapısı açılıverdi. İçeriye rüzgâr girdi. Soğukla beraber yapraklarını dökmüş bir ağaç girdi. Ağacın arkasından duman, dumanın arkasından bir kuş, kuşun arkasından bir bulut girdi." "Yılan Uykusu" adlı öyküden.
YAZAR : Sunay Akın KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İş Bankası Kültür
Kız Kulesi’nin, Galata Kulesi’yle yaşadığı bir gecelik aşk sonrasında dünyaya gelen bir çocuğu vardır!.. Kız Kulesi, minarelerin baskısından korktuğu için ayrılmak zorunda kalır çocuğundan. İstanbul’u terk ederken, babası olan Galata Kulesi’ne bir anlık dönüp bakan, ama sevgi dolu bakışlarına hiçbir karşılık alamayan çocuk Lizbon’a yerleşir... Ve orada, "Belém Kulesi" adıyla bilinir. 1513 yılında, Lizbon limanının savunulması amacıyla yapılan Belém Kulesi, Afrika ve Hindistan’a düzenlenen sömürge seferlerinin başlangıç yeri olur. Bu yapının Galata Kulesi ile Kız Kulesi’nin "gayrimeşru" çocuğu olduğu iddiamızı güçlendirmek için biraz daha bilgi verelim: Kırk iki metre yüksekliğinde olan kule altı katlıdır ve girişinde bir sarnıç bulunur. Kız Kulesi’nde de, biri içerde, öbürü dışarda olmak üzere iki sarnıç olduğu birçok kaynakta yazılıdır. Belm Kulesi de, annesi ve babası gibi hapishane olarak kullanılır. Kulede yaşayan bir prensesin üzüm sepetinden çıkan yılan tarafından sokularak öldüğü söylencesi de Lizbonluların dilinde yıllardır anlatılır. Aynı efsane Kız Kulesi için de söylenir. En önemli delil ise kulenin görünümü ve bulunduğu yerdir. Galata Kulesi’ne benzeyen Belém Kulesi, kıyıya çok yakın olan kayalıklar üstüne kuruludur. Yani, tıpkı annesi olan Kız Kulesi gibi!..
YAZAR : İoanna Kuçuradi KATEGORİ : DÜŞÜNCE YAYINCI : İş Bankası Kültür
Bu kitap iki tür yazıdan oluşuyor. Bir kısım yazılar Kant'ın bazı kavramları ile düşünceleri üzerine yoğunlaşıyor, yaygın anlama biçimleriyle hesaplaşıyor veya onlara yeni bir ışık tutuyor ve Kant'ın bu düşücelerinin yaşamımız için önemi konusunda çıkan sonuçlara işaret ediyor. Bir kısım yazılar da, Kant'ın bu kavramlara dayanan barış anlayışının gerçekleştirilebilirliğinin siyasal koşulları -örneğin Volkerbund dediği kuruluş- üzerindeki düşüncelerini inceliyor. Birleşmiş Milletlerin dünya barışını sağlaması şöyle dursun, savaşları önleyememesinin bunca tartışıldığı günümüzde, Kant'ın bu konudaki söyledikleri bizlere düşünme malzemesi sağlıyor.
YAZAR : Attila İlhan KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İş Bankası Kültür
Bizi en ince yerimizden yakalıyor hep; birimizi, bazılarımızı değil, hepimizi... Kendini anlatıyor ama, dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz varız sanarak. Öznel sevdalarımızı, "bize ait olanı" duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz onun şiirinin kahramanlarıyız; bir türlü layıkıyla söylemeyi beceremediğimizi üç kelimeye sığdırıveriyor o: "Ben sana mecburum!" Attila İlhan şiirinin tek teması aşk değil elbette; bu kitapta beş bölümde topladığı şiirlerinde, dönemin siyasi havasını, çalkantılarını, gerilimi, direnişi, başkaldırıyı, imkânsız aşkları ve özgürlük özlemini bulacaksınız.
YAZAR : Leyla Erbil KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İş Bankası Kültür
Zenîme’ydi adı. Zaman zaman kederli, derin yeislere kapılmış bulurdum onu, zaman zaman neşeyle taşmış kırıp geçirirdi gülmekten insanı. Güzelliği silinmemişti büsbütün. Lokma gözlü, uzun boylu, incecik, düzgün vücutluydu; kadınsı çizgileri yerindeydi hâlâ. Tuhaf kostümlerle dolaşırdı evin içinde. Hayatının herkese kapadığı bir noktası bir gizi, gerçek bir acısı olmalıydı bence, ama yine de dolu dolu yaşamış, dünyanın her bir yerinde sevgilileri olmuş; gözü arkada kalmamış, güçlü bir kadına benziyordu. Zenîme Hanım’ın oturma odası ya da salonu sanki orta yerde ulu bir çınar varmış da onun tüm yaprakları sonbaharın gelişiyle kuruyup dökülmüş gibi yerlere serilmiş yazılı yapraklarla doluydu. Kâğıtlar da kim bilir ne uzun süre orada öylece kalmışsa onlar da sararmış solmuştular. Bir gün "Al götür onları artık gözüm görmesin!" dedi, ikramda bulunurcasına bana! Zenîme Hanım, ad falan koymamıştı kitabına. Cüce adını ben koydum. Zenîme’ydi adı...
YAZAR : Halil İnalcık KATEGORİ : TARİH YAYINCI : İş Bankası Kültür
Devlet-i 'Aliyye, Osmanlı tarihçiliğinin çağımızdaki en büyük isimlerinden Halil İnalcık'ın yarım yüzyılı aşan çalışmalarının bir ürünü. Eserin bu ilk cildi, Osmanlı Devleti'nin bir beylikten Orta-Doğu ve Balkanlar'ı hükmü altına alan güçlü ve köklü bir imparatorluk haline gelişine odaklanıyor. İnalcık Osmanlı Klasik Dönemi'ni sadece siyasi tarih olarak ele almıyor. Siyasi tarihin toplumsal-ekonomik alt-yapısını, yani nüfus hareketleri, göçler, kitlelerin temel ihtiyaçları, tarım ve ticaretin bu ihtiyaçları karşılama şekilleri ve şehirleşme konularında da analizler yapıyor. Tarihsel sorunları açıklamada geçmişten gelen geleneksel zihniyet ve kurumlar çerçevesinin tespitine girişiyor.
Halil İnalcık Devlet-i 'Aliyye'nin ilk cildinde, Osmanlı Devleti'nin bir beylikten güçlü ve köklü bir imparatorluğa dönüşümünün öyküsünü konu ederek geniş kitlelere ulaştı. Okuyucuların merakla beklediği ikinci cildin konusu, imparatorlukta padişahlık otoritesinin yok oluş sürecinde çeşitli odakların iktidarı ele geçirmek için verdiği mücadele… Halil İnalcık, dönemin tarihçilerinin "tagayyür ve fesad", yani bozuluş ve kargaşa olarak adlandırdıkları bu durumu, o çağın kaynaklarından ve az bilinen arşiv belgelerinden de yararlanarak günümüz okuyucusu için anlatıyor, yorumluyor.
Şehrin sokaklarında ihanet yürüyor bu şiirlerde; tanıdık birileri ölüyor, mahkumlar koğuşlarında sevda, özlem, özgürlük, sevgili örüyorlar gizlice, genç ayrılıklar, tutsak mutluluklar yaşanıyor... Aykırı hayatların resmi geçitinde hep bir ağızdan söylüyoruz: "hayat zamanda iz bırakmaz / bir boşluğa düşersin bir boşluktan / birikip yeniden sıçramak için / elde var hüzün"... "Atilla İlhan toplumcu şiirimize olduğu kadar, bireyci şiirimize de yeni boyutlar kazandırmıştır." Asım Bezirci
YAZAR : Anonim KATEGORİ : TARİH YAYINCI : İş Bankası Kültür
Yaşam sevgisi, yiğitlik, aşk gibi konuların işlendiği bu destan, diğer destanlar gibi insanoğlunun ölümsüzlük arayışının kanıtlarından biridir. Sait Maden’in Batı kaynaklarından çevirdiği Gılgamış Destanı’nın, Yunan destanı İlyada’dan, Hint destanı Mahabharata’dan beş bin yıl öncesinde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Gılgamış Destanı, insanoğlunun ilk yazınsal ürünü, ilk başyapıtıdır.
YAZAR : Rıfat Ilgaz KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : İş Bankası Kültür
Edebiyatımızın “Koca Çınar”ı Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı, topluma tutulmuş müthiş bir aynadır.Kel Mahmut, İnek Şaban, Güdük Necmi, Hafize Ana, Tulum Hayri, Kalem Şakir, Domdom Ali, Hayta İsmail, Badi Ekrem ve diğerleri… İşte Hababam Sınıfı’nın unutulmaz kadrosu.Kendisi de uzun yıllar yatılı okullarda okumuş ve öğretmenlik yapmış olan Rıfat Ilgaz’ın, anılarından yola çıkarak yazdığı Hababam Sınıfı ve bu sınıfın karakterleri, yıllardır yediden yetmişe herkesi kimi zaman güldürdü kimi zaman ağlattı. Ilgaz, eğitim sistemindeki bozukluğu, yöneticilerin ve eğitimcilerin halini öğrencilerin bakış açısıyla anlattı bizlere.Öğretmenleri tarafından tembel, yaramaz, kopyacı diye suçlanan bu sınıfın parasız yatılı öğrencileri, otoriter eğitim sistemine uyum sağlayamayıp kendilerini farklı yollarla ifade ettiler. Onların istedikleri, sevgi ve anlayıştan başka bir şey değildi. Bir türlü değişmek bilmeyen bu sistemle mücadelenin sembolü olan Hababam Sınıfı’nda hepimizin ortak anıları var.Bu sınıf, hepimizin sınıfı…