YAZAR : Beşir Ayvazoğlu KATEGORİ : TARİH YAYINCI : Kapı Yayınları
Abdülhak Hamid, Mehmed Akif, Süleyman Nazif, Cenab Şahabeddin, Sami Paşazâde Sezai ve Midhat Cemal Kuntay’ı mevsim çiçekleriyle bezeli mükellef bir yemek masasında gösteren ünlü bir fotoğraf vardır. Bu fotoğrafın âdeta içine girerek davetin verildiği Mısır Apartmanı’nın kapısından 1924 yılına çıkan Beşir Ayvazoğlu, elinizdeki kitapta, Mehmed Akif’i mekeze alarak, söz konusu davetin sebebini, nerede ve niçin verildiğini, karede yer alan şair ve yazarların birbirleriyle ilişkilerini, o günlerde yaşadıkları dramları, henüz ilân edilmiş olan Cumhuriyet’in hayatlarına nasıl yansıdığını anlatıyor. Karede görünmeseler de, fotoğrafın içine girildiğinde hemen karşılaşılan Faruk Nafiz Çamlıbel, Abbas Halim Paşa ve Fuad Şemsi İnan gibi renkli şahsiyetlerin de yer aldıkları bu kitap, kültür ve edebiyat tarihimizin bazı karanlık noktalarına ışık tutuyor.
YAZAR : Beşir Ayvazoğlu KATEGORİ : KÜLTÜR YAYINCI : Kapı Yayınları
Aşk, bir medeniyet yıldızına nasıl dönüşür? İslam inanç ve kültürü kendi medeniyet estetiğini nasıl inşa etti? Mimari, süsleme sanatları, şiir, edebiyat, güzelliğin sırrını keşfetmek için hangi eşiklerden geçti? Dünün poetik ve estetik mirası nasıl ve kimler tarafından devralındı, hangi krizleri yaşadı? Beşir Ayvazoglu o her zamanki zarif ve kuşatıcı üslubu ve çok yerinde geliştirdiği sorularıyla sanat ve düşünce ufkumuza yepyeni ışık tuğları dikiyor. İlk baskıları yıllar önce yapılan ve her yönden bir ders kitabı sayılan AŞK ESTETİĞİ yeniden sizinle. Zihniyet dünyamız kadar hayat üslubumuzun sanat duraklarının ruhunu kavramak için... Hep aşk ve elbette Aşk Estetiği...
YAZAR : Sinan Yağmur KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Kapı Yayınları
"Çocukken birçok aşk masalı okudum. Büyüdüm, aşkı yaşadım. Şimdi ben bir aşk masalı oldum.” – Hz. Mevlana Aşkın 7 hali: Beşerî aşk, masalsı aşk, Platonik aşk, divane aşk, dosta aşk, Peygamber aşkı, ilahi aşk… Tasavvuf tarihinin en can alıcı olayları hakkında yazdığı romanlarla milyonlara ulaşan Sinan Yağmur, ilk defa bugünde geçen bir hikâyeyle okurun karşısına çıkıyor. Kendisini intihara sürükleyen bir ihanetin pençesinde kıvranan bir kadın: Aylin Hayatında ilk defa vicdan azabı kavramıyla tanışacak bir zevk düşkünü: Cengiz Hayatını temellerinden sarsan bir iftiranın kurbanı: Hace Sinan Yağmur, bu üç kahramanın Konya’da kesişecek hayatlarını aşkın 7 farklı hali üzerinde katman katman örüyor. Sahabe’den Safvan bin Muattal ile Hz. Ayşe, Mevlana ve Şems, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin ümitlerini kaybetmiş üç karakterin imdatlarına yetişip onları aşk terapisine alıyor. Aşkın 7 Hali Bişnev, olgun bir kalemin diliyle, iç huzuru arayanlara ve yaralı yüreklere derman ve başucu kitabı olacak, yıllar boyu unutulmayacak bir roman.
YAZAR : Dücane Cündioğlu KATEGORİ : DÜŞÜNCE YAYINCI : Kapı Yayınları
Kur’an Şâiri, kolay kolay eskimeyen bir sesin ve sözün sahibiydi. İnanan ve inandığı gibi yaşayan biriydi! Dürüst muhaliflerinin bile ahlâkına ve bilgisine toz kondurmadıkları, konduramadıkları bir dâvâ adamıydı. İddiası vardı, dâvâsı vardı, uğrunda her türlü eziyet ve cefâya katlandığı sevdâsı vardı. Kur’an Şâiri hakkında birileri, "hurafelere takılan adam" tabirini kullanmıştı. Binaenaleyh bu kitap, onu o "hurafeler"den tezkiye etmek için değil, bilâkis onun "hurafelerini" hâlâ takip edenlerin bulunduğunu ve dahî, "hurafelerinin" zerresini bile fedâ etmeyi düşünmediklerini hatırlatmak için yazıldı.
Ömrü boyunca harbi değil, muharebeyi kazanmayı hedeflemiş bendenizin harbin kaybedilmesinden ötürü hissesine düşen ızdırabın, yârinin içine atıldığı o büyükçe ateş ormanını söndürebilmek için ağzıyla su taşıyan küçük serçenin ızdırabından daha az olmadığı itirafını, bir buruk vedâ yazısının sonuna iliştirilmesi gereken ve ne yazık ki bir türlü dinmek bilmeyen mevsimsiz yağmurlar yüzünden mürekkebi akmış bir pusula hâlinde, dîvanesi olduğum o metruk yolun kenarcağızına, önleyemediğim bir hüzün ve sarartmayı beceremediğim bir utanç içinde terkediyorum. Hüve’l-Bakî
YAZAR : Sadi Şirazi KATEGORİ : KÜLTÜR YAYINCI : Kapı Yayınları
Daha hayattayken büyük bir şöhret kazanan Sadî, ömrünün üçte birini ilim tahsiliyle, bir o kadarını da seyahatlerde geçirmiştir. Sadî, bu seyahatlerinde zamanın en büyük bilginleriyle ve mutasavvıflarıyla tanışmış, onlarla sohbet etmiş, bilgi ve görüşünü genişletmiştir. Ömrünün geriye kalan kısmında da köşesine çekilerek kazandığı deneyimleri yazıya geçirip insanların yararına sunmuştur. Yirmiye yakın kitabı olan Sadî’in eserleri içerisinde en çok bilinip okunanlardan birisi de şüphesizi Bostan… Sadî, Bostan’da adalet, aşk, muhabbet, rıza, kanaat, şükür, tövbe gibi eskimeyen insani değerleri hikâyeler içinde işliyor… Binyıl geçse de bu hikâyeler hâlâ merakla okunuyor ve insan hafızasında yer ediyor.
YAZAR : Beşir Ayvazoğlu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Kapı Yayınları
Balkan Harbi, İttihat ve Terakki diktatoryası, Babıâlî Baskını, suikastlar, Birinci Dünya Harbi, dağılan koca bir imparatorluk, Mondros Mütarekesi ve Anadolu’da başlatılan Millî Mücadele… İnanlımız bir hızla cereyan eden ve millet olarak kaderimizi derinden etkileyen bu trajik olaylar ve büyük acılar ortasında, yeni edebî iddialar ve kırık dökük şiirlerle Paris’ten henüz dönmüş Üsküplü genç bir şairin kendini gerçekleştirme çabası… Bozgunda Fetih Rüyası’nda, şair ve fikir adamı olarak kişiliği yakın tarihimizin bu en zor yılında, 1912-1922 yılları arasında belirginleşen Yahya Kemal’in hayatı ve şiir dünyasının oluşumu Açık Deniz şiiri ekseninde bir roman gibi kurgulanarak anlatılıyor.
YAZAR : Muammer YILMAZ KATEGORİ : KÜLTÜR YAYINCI : Kapı Yayınları
Neşet Ertaş;O bir Abdal…O bir Köçek…O bir Cingan’dı. O bizim Anadolu’daki sesimiz…O bizim ışığımız, nefesimiz…O bizim Bozkırdaki toprağımız, tezenemiz…O bizim, ozanımız, gönül dağımız, yalan dünyamızdı. Küskün…Yılgın…Bezgin…Bitkin günler yaşadı.Türkiye yıllar sonra,Onu bir daha unutmamacasına,Yeniden keşfetse deO unutulmayacak bir ustaydı. Çünkü O,UNESKO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak kabul edilen,İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından "Fahri Doktora” ödülüne layık görülen "kara suratlı” adamdı. - Metin Özatan Sessiz çoğunluğun sesi. Hem itaatkâr, hem kanaatkâr.Uzun havalarda figan eden, kırık havalarda gönül eğleyen.Okumamışsa da kafası, yüreği çoğundan aydın.Bozkırın papatyası, gelinciği, çoban çeşmesi.Kan ve irfanla yoğrulmuş bu kutsal toprakların mektepsiz profesörü.Güler yüzlü, tatlı dilli, gönüllü, sazın, sözün, sesin bağrı yanık Alpereni.Hem ağlayan, hem ağlatan Bozkırın Tezenesi.Büyüdükçe küçülen, küçüldükçe büyüyen, çilenin hamurunda yoğrulan Garip.Aşk atına binip tepeleri, ovaları, köy ve şehirleri aşan bir derviş, bir gezgin. Kelimelere, cümlelere, mısralara, gönüllere sığmayan Gönül Dağı, ölümsüz insan Neşat Ertaş…
YAZAR : Yıldız Ramazanoğlu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Kapı Yayınları
Bu Sefer Lila Olsun Saçlarım’ın ortaya çıkışında Suavi Kemal Yazgıç’ın beni sıklıkla arayıp hikâye yazmamı telkin etmesinin büyük rolü var. Yavaşlamamıza, ülke olarak başımızdan geçenler üzerine düşünmemize izin vermeyen ortamı göğüsleyerek her telefondan sonra akıp gelen hikâyeler... Ortada hiçbir not ve yazılı iz yokken muhayyilenin bahçesinde doğaçlama boy veren babalar, oğullar ve türlü çeşit kadınlar. Hatırlamanın büyüsü, hikâye sağanağının altına el tutmanın tecrübesi... "Günlüğüm varlığımın eviydi bir bakıma. Kaybolan tarihimdi. Kısa gibi görünen ama içine yeryüzünün bütün kaygıları, altüst oluşları, heyecanları, acıları, sevinçleri sığmış olan esaslı bir tarih. O yaşta sıradanlığın farkına varamıyor insan, fevkalade geliyor her yaşanan. Hayatlarımızın karartıldığı anlar da, cüce dünyaya karşı koyan küçük yüce sevinçlerimiz de, ödediğimiz bedeller de kaydedilmişti. İnsanın başına gelenlerden daha değerli bir hazinesi olamayacağına göre bir hayat, giden defterle yok olmak üzereydi demek ki. Kendiliğime ait binanın inşa edilişinde kullanılacak harç, kayıt altına aldığım ayrıntılardan ibaret olduğuna göre varlığım dağılıp giderdi artık. Artık kim olduğumuzu söyleyecek bir şahit bile yoktu. Birden Avrupa şehirlerinde turist ruhuyla oradan oraya sürüklenen temelsiz, iskeletsiz, her an yere yığılacak bir bedene dönüşmüştüm. Karşılıklı olarak birbirimizin aynasına bakacak gücümüz olduğunda, işte o zaman başkasıyla ilişkide hakiki bir alışveriş olabilir. Evvelim olmayınca üzerine yeni şeyler koymak mümkün mü? Her şey kâğıt üzerindeyse zaten yoksun der, bilmenin erbabı ama…”
YAZAR : Dücane Cündioğlu KATEGORİ : KÜLTÜR YAYINCI : Kapı Yayınları
Varlığa gelen her ademin kendini varlığa getirene ihtiyacı iki cihettendir; ilki varlığa getirdiği için, ikincisi varlığını sürdürmesini sağladığı için. Evet, varlığa gelmenin bir sebebi olduğu gibi, var kalmanın, varlıklı olmanın da bir sebebi vardır. İki farklı sebepten değil, bir sebebin iki cihetinden söz ediyoruz aslında. Varolabilmemiz için muhtaç olduğumuza varlığımızı sürdürmek için de muhtaç olmaktan... Böylelikle varolanların tümü iki sıfatla muttasıf olmak zorunda: vücûd ve beka. Demek ki aşk vücûdu baki kılmak için çırpınanların değil, vücûdu fâni kılmak için çabalayanların mesleki. O halde Cenab-ı Aşk yariniz ve yardımcınız olsun efendim!