YAZAR : Ahmet Hamdi Tanpınar KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Dergâh Yayınları
Elinizdeki kitap Ahmet Hamdi Tanpınar’ın daha önce yayımlanmış olan "Yaz Yağmuru" ve "Abdullah Efendi’nin Rüyaları" isimli hikaye kitapları ile dergilerde yayımlanmış fakat kitaplarına girmemiş iki hikayesinden oluşmaktadır.
YAZAR : Nurettin Topçu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Dergâh Yayınları
Ortadan çekilip kaybolan ahlak nizamı, hepimizin, hatta bugünkü hayat şartlarının her türlü maziye nazaran daha mükemmel olduğunu kendilerine bir teselli gibi kullanmaya özenenlerin bile, için için yaşattıkları bir kahrın, bir derdin, bir acının en ufak devasını elimizde bırakmadı. Hayatımızı çekilmez bir yük haline koyan bu ahlaki sefaletin ta içimizdeki müthiş manzarasını nasıl anlatalım: Sanki korkunç ve şerir bir varlık, perdenin arkasındaki o iğrenç yüzlü ifrit etrafa saldırıyor. Gayzımız, isyanımız, son haddine gelmiş güya vurmak için, güya ezmek için yumruğumuzu kaldırıyoruz. Fakat heyhat, kolumuz bir bez parçası gibi bitkin, kesilmiş bir halde kuvvetsiz yere düşüyor. Etrafımızdan imdat istiyoruz, gözlerimizin önünde kuvveti temsil eden zümre lakayıt gülüyor. Halka çevriliyoruz, cemaat sarhoştur, kendine gelemiyecek kadar sızmış bir halde. Kime yalvaralım? Nereye çevrilelim?..
Çok cepheli bir şahsiyeti ve zengin bir kültürü olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ı 1901 1962 bugünün okuyucuları genellikle romanları hikayeleri denemeleri mektupları ve edebiyat tarihiyle tanırlar. Halbuki Tanpınar her şeyden önce bir şairdir ve bütün hayatım verdiği şiir onun öteki eserlerini de kaplar ve onlara sanatlı bir parıltı hayallerle dolu derin çağrışımlar kazandırır. Tanpınar mistik olmamakla birlikte ezeli hakikat ve mutlak güzellik ebediyet ve mükemmeliyetti arayışı ile mistiklere yaklaşır. Ona bir güzellik mistiği demek hiç de yanlış değildir. Şiirin sosyal amaca yöneltilmesini bütünüyle reddeden şair bunları nesirlerine bırakmıştır. Yayınevimiz Ahmet Hamdi Tanpmar’m Bütün Eserleri’ni bir dizi halinde yayımlarken yazarın şiirlerini de bütün olarak bir araya getirmiştir.
YAZAR : Ahmet Haşim KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Dergâh Yayınları
Edebiyatımızın en cazip ve etkisi günümüz ve etkisi günümüz şiirinde de kuvvetle devam eden şairi Ahmet Haşim, birçok şiirinde "melal”in şiirini yapmış ve okuyucularını derinden kavramıştır. "Melali anlamayan nesle aşina değiliz” mısranın isyanı "Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak, Bu neyf ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz.” Mısralarının yalnızlığı sığınış ve katlanışı takip eder: Yalnızlığı " O Belde” sinde okuyucusunu da beraberinde sürükleyerek yaşayan Ahmet Haşim, aynı zamanda duyularıyla yaşayan ve onaları denemelerinde dile getiren eşsiz bir şair ve denemecidir. Kitap Haşim’in şiirlerinin Prof. Dr. İnci Enginün ve Prof. Dr. Zeynep Kerman tarafından yeniden gözden geçirilerek hazırlanmış şeklidir.
YAZAR : Teoman Durali KATEGORİ : DÜŞÜNCE YAYINCI : Dergâh Yayınları
Bu çalışmanın esasını Kant’ın başyapıtı "Salt Aklın Eleştirisi"ni irdelemek oluşturuyor. Prof. Duralı eserinde Kant’ın hayatını ve felsefesini inceleyip yorumlarken; büyük filozofun "çığır açıcı paradigmasını" ortaya koyuyor. "Kant’ın inşâa etmiş olduğu muazzam felsefe yapısı (sistemi), yeni bir çığırın pınarıdır... İdeolojik yansımaysa bağrında, İngiliz kültürü ile felsefesi çıkışlı hâkim Çağdaş küreselleş/tiril/en İngiliz-Yahudîninkine seçenek oluşturacak medeniyet tasarısını taşıyacaktır."
YAZAR : İsmail Kara KATEGORİ : DÜŞÜNCE YAYINCI : Dergâh Yayınları
Bir makaleyi aramak, bir kitabın izini sürmek bir meselenin peşinde olmaktır aslında. Yazar adı belirtilmeden Mısır'da, İttihatçı çevrelerin neşrettiği Ulema-yı Din-i İslâma Davet-i Şer'iye risâlesinin peşinde olmamız da bu yüzden. Vasıfsız bir özeti vardı kitaplarda? Peki ya kendisi? Yola yani aramaya koyulduk. Özege merhumun kataloğunda iki baskısının künyesine işaret ediliyordu ama İstanbul kütüphanelerinde varlığına tesadüf edilemedi, Ankara Milli Kütüphane'den de menfi cevap geldi. Bu ilk işaretlerin açıkça ortaya koyduğu şey, risâleye ulaşmanın zor olduğu idi. İttihat ve Terakki üzerinde çalışan tanıdıklarımızın kütüphanelerinden de sadra şifa haberler gelmedi. Velhasıl suskunluk koyulaşıyordu. Kadere rıza verdik. Aramak -ki hiç nihayete ermez- rızaya mâni değil ya! Nitekim rıza da her şeyde ve her seviyede tekrar aranabilecek bir şey değil mi? İlk defa Kuşeyrî Risâlesinde okuduğumuz, ardından vird-i zebanımız olan aramakla bulunmaz ve fakat bulanlar ancak arayanlardır kelâm-ı kibârı böyle bir zamanda hatırlanmaz mı? Toputopu 16 sayfalık bir risâle, kimbilir hangi umulmadık zamanda, nerede, nasıl, ne türden naz u niyazlarla karşımıza çıkıp tebessüm edecekti?..
YAZAR : Ahmet Mithat Efendi KATEGORİ : TARİH YAYINCI : Dergâh Yayınları
Avrupa’da Bir Cevelan, Batı’yı Doğulu bir aydının gözünden tanıma ve anlama fırsatını verecek bir eser olarak, yeni harflerle ilk kez okuyucuyla buluşuyor. Ahmet Mithat Efendi, 2. Abdülhamit tarafından, 1889 yılında Stockholm’de gerçekleşen Oryantalistler Kongresi’nde resmi olarak görevlendirilir. İstanbul’dan Stockholm’e uzanan oldukça uzun ve renkli bir seyahate çıkar. Kongre bittikten sonra Avrupa’da görmek ve tetkik etmek istediği şehirleri tek tek dolaşır; elde ettiği bilgileri ve izlenimlerini bu eserde okuyucuyla ayrıntılı olarak paylaşır. Avrupa seyahatnameleri içerisinde özel bir konuma sahip olan bu eserde mekanlar, olaylar ve kişiler sadece bir Batı hayranlığıyla değil, Doğu’nun değerleri ve bakış açısıyla karşılaştırmalı olarak ele alınır.
"Beş Şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır gibi görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla onların arkasında kendi insanımızı ve hayatımızı, vatanın manevî çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur."
YAZAR : Mustafa Kutlu KATEGORİ : EDEBİYAT YAYINCI : Dergâh Yayınları
Kitapta Kutlu'nun tabiat tutkusu, Anadolu insanının tabiata bakışı ve hayat görüşü ile örtüşmektedir. En derinde ise "fanilik" meselesine değinen metafizik bir boyut vardır. Bu da bir uzun hikâyedir.Beyhude Ömrüm, dış yapısı itibarıyla Türkiye'deki göç olgusundan, köylerin boşalmasından, sosyal bir vakadan bahsediyor. Aslında o bir "tutku" hikâyesidir. Kahramanı kuş uçmaz - kervan geçmez - ot bitmez dağlar başında bir "bahçe" kurmak için çırpınır.
Felsefe bizde nevzuhur bir ilim olsaydı ıstılahlarını (terimlerini) vaz etmek o kadar müşkil bir iş olmaz; birkaç muallimin her kelimeye karşılık bulmakta ittifak ederek talebe arasında neşr u tamim etmeleri kafi gelirdi. Fakat işin nazik ciheti, felsefenin sadece garbı bilinlerimizce meçhul olduğu halde 'ulûm-ı arabiye' denilen ilimlerle iştigal edenlerimizce -medrese dersleri meyanında bu asra kadar intikal etmiş epeyce parlak bir mazisinin olması ve her iki tarafın birdiğerinden haberdar olmaksızın çalışmasından dolayı ileride içinden çıkılmaz kargaşılıklara yol açılmak korkusudur...Binaenaleyh bir mevzuya ait Fransızca bir ıstılahın karşılığını ararken; I. Daima o mebhasin bizdeki şekline de bakmak ve kadîmden beri bizde ne gibi lafızların ıstılah olduğuna dikkatle göz atmak ve iki taraftaki mânalar denk ise eski tabiri tereddütsüz kabul etmek, 2. Arada bir fark hasıl olmuş ise o farkı gözeterek yine mevzuya münasip cüzî değişiklikler ile işi halletmek lazımdır. Bu ise hayli tetebbu ve meşakkate mal olacak uzun bir cehdin mahsulü olabilir."Babanzâde Ahmet Naim, 1915